Görkem Hangi Dil? Gücün, İdeolojinin ve Vatandaşlığın Sessiz Sözcüğü
Bir siyaset bilimci olarak her zaman şu soruyla başlarım: Güç, kendini hangi dille ifade eder?
Kimi zaman bir liderin nutkunda, kimi zaman bir halkın sessiz direnişinde, kimi zaman da bir kelimenin ardına gizlenmiş anlamlarda… “Görkem hangi dil?” sorusu, sadece bir dilbilim sorusu değildir; iktidarın, kimliğin ve toplumsal düzenin nasıl kurulduğuna dair derin bir sorgulamadır. Çünkü “görkem”, yalnızca ihtişamı değil, aynı zamanda iktidarın görünür yüzünü temsil eder.
Ama bir düşünelim: “görkemli” dediğimiz şey, kimin gözünden görkemlidir? Halkın mı, yönetenin mi, yoksa tarihin mi?
İktidarın Dili: Görkem Bir Gösteri mi, Bir Gerçeklik mi?
İktidar, tarih boyunca kendisini kelimelerle meşrulaştırmıştır.
“Görkem” de bu kelimelerden biridir; devletin, kurumların, orduların ve liderlerin gücünü süsleyen bir ideolojik parfüm gibidir.
Devletin törenlerinde, anıtlarında, marşlarında hep bu “görkem” dili konuşur. Ancak siyaset biliminin öğrettiği bir gerçek vardır: Görkem her zaman gücü gizler.
Bir iktidar kendini ne kadar “görkemli” gösterirse, o kadar çok sorgulanmaktan kaçınır.
Bu nedenle “Görkem hangi dil?” sorusunun cevabı, aslında şudur: Görkem, iktidarın kendi dilidir.
Yalnızca görünmek için konuşur, anlaşılmak için değil.
Yurttaş ise bu dili duyar ama çoğu zaman tercüme edemez.
Kurumlar ve Görkemin Meşruiyeti
Kurumlar, siyasal düzenin yapı taşlarıdır. Ancak her kurumun dili vardır — bir mahkeme “adalet”, bir ordu “şeref”, bir parlamento “milli irade” kelimesini sahiplenir.
Bu kavramların üzerine serpilen “görkem”, onların sorgulanamaz hale gelmesini sağlar.
Görkem burada bir “maskedir.”
Törenler, kıyafetler, unvanlar ve sembollerle bezeli bir ritüel dili yaratır.
Vatandaş ise bu dili anladıkça, sadece yönetilen olmaktan çıkar; sorgulayan birey haline gelir.
Peki, toplum bu “görkemli” sahnenin neresinde durur?
Seyirci mi, yoksa katılımcı mı?
İdeolojinin Estetiği: Görkem ve İnanç
Her ideoloji, duygusal bir görkemle kendini süsler.
Bir ulusun gücü, bir partinin karizması, bir liderin sesi…
Hepsi estetik bir stratejidir.
Antonio Gramsci’nin kavramıyla, hegemonya burada devreye girer:
İktidar, yalnızca zorlama gücüyle değil, inandırma gücüyle hükmeder.
“Görkem” bu inandırmanın dilidir.
Bir ideoloji, kendi hakikatini büyüleyici kılmadıkça kitleleri ikna edemez.
O yüzden siyasette “görkemli” konuşmalar, “görkemli” mitingler, “görkemli” başarı hikâyeleri üretilir.
Ama bu noktada sormak gerekir: Görkem mi gerçeği yaratır, yoksa gerçek mi görkemi?
Toplumsal Cinsiyet ve Görkemin Temsili
Siyaset yalnızca kurumların değil, toplumsal cinsiyet rollerinin de oyun alanıdır.
Erkeklerin dili genellikle stratejik, hiyerarşik ve güç odaklıdır.
Erkek siyasetçi “görkem”i bir üstünlük göstergesi olarak kullanır; ihtişam, başarı, zafer kelimeleriyle kendini tanımlar.
Kadınların politik dili ise daha katılımcı, duygusal ve toplumsal etkileşim merkezlidir.
Kadın siyasetçi, “görkemli olmak”tan çok “anlamlı olmak” ister.
İşte bu fark, siyaset biliminin temel gerilimlerinden birini oluşturur: Görkem, erkek egemen bir dilin ürünü müdür?
Yoksa toplumun tüm kesimlerinin paylaştığı bir sembol mü?
Kadınların demokratik katılımı arttıkça, siyasetin dili de dönüşür.
Görkem yerine, samimiyet ve birlikte üretme gibi kavramlar öne çıkar.
Bu değişim, siyasal gücün görünümünü değil, doğasını değiştirir.
Belki de yeni çağın siyaseti, görkemin değil, etkileşimin dili olacaktır.
Vatandaşlık ve Görkemin Sessiz Muhalefeti
Bir yurttaş için “görkem” çoğu zaman uzak bir kavramdır.
Yönetilen, bu kelimenin ağırlığını devlet binalarında, törenlerde, protokollerde hisseder.
Ama gündelik yaşamda görkem yoktur; orada adalet, geçim, eğitim, eşitlik gibi somut meseleler vardır.
Bu noktada siyaset bilimi şu soruyu sormak zorundadır: Görkem kimin dilidir — halkın mı, yoksa iktidarın mı?
Eğer bir kavram halktan uzaklaşıyorsa, o kavram ideolojik bir duvara dönüşür.
Gerçek vatandaşlık ise bu duvarları yıkmakla mümkündür.
Bir toplumun demokratikleşmesi, görkemli törenlerle değil; sade ama adil diyaloglarla olur.
Sonuç: Görkem, Gücün Aynası mı, Halkın Yankısı mı?
“Görkem hangi dil?” sorusu, aslında bir iktidar sorgusudur.
Görkem, devletin dili olabilir; ama halkın dili genellikle sessizdir.
İktidar, kendi kudretini “görkemli” imgelerle yüceltirken; yurttaş, anlamı günlük mücadelede arar.
Belki de siyaset biliminin en temel görevi, bu iki dili uzlaştırmaktır: Görkemli gücü değil, adil anlamı konuşan bir siyaset.
Şimdi durup düşünmek gerek: Görkem mi toplumu yönetiyor, yoksa toplum mu görkemi yaratıyor?
Ve belki de en çarpıcı soru şu: Sen hangi dilde konuşuyorsun — gücün mü, adaletin mi?